Category: İslam Ve İnsan


Alim ile inkarcı

Bir inkarcı, Alim bir zata şu üç soruyu sorar:
1- Allah varsa bana göster.
2- Her işi Allah yaratıyor da neden suçlu ceza görür?
3- Şeytan ateşten yaratıldığı halde ona cehennem ateşi nasıl etki yapabilir?Alim bu soruları soğukkanlılıkla dinler. Sonra da yerden bir kerpiç parçası alıp inkarcının başına vurur. Başı yarılan inkarcı soluğu mahkemede alır. Hakim, alime sorar:
– Bunun başına kerpiç vurmuşsun öyle mi?
– Bana üç soru sormuştu, ben sorularına karşılık kerpici vurdum.– Nasıl?
– Anlatayım. Allah varsa bana göster demişti. Başının ağrıdığını iddia ediyorsa göstersin.İkinci olarak da her şeyi Allah yaratıyorsa suçlu neden ceza görsün dedi. Madem ki niçin beni mahkemeye veriyor.Üçüncü olarak da ateşten yaratılan şeytana cehennem ateşi nasıl etki yapar diye sordu. Cevabını aldı. Topraktan yaratılan kendisine, yine topraktan olan kerpiç nasıl etki yapıyor?
Bu cevaplardan sonra alim beraat eder.

Yolun Hakkını verin.!

Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallalahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
– “Yollarda oturmaktan kaçının!” Sahâbîler:
– Biz buna mecbûruz. Meselelerimizi orada konuşuyoruz, dediler.

Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Oturmaktan vazgeçemeyecekseniz o halde yolun hakkını verin!” buyurdu.
– Yolun hakkı nedir Ey Allah’ın Resûlü? dediler.

 
– “Harama bakmamak,

gelip geçenleri incitmemek,

selâm almak,

mârufu emredip münkerden nehyetmektir”

buyurdu.

Buram buram dert kokan demli çaylar, sıcacık börek dilimleri, un kurabiyeleri ve daha neler neler… Hayranım, elleri hamur yoğuran, incecik zeytinyağlı dolma saran kadınlarımıza. Hayranım, her fırsatta “Difrizde böreğim var. Yanına kısırla, çay demledik mi” deyiverip evine buyur eden komşularıma… Böylesi hasbihal zamanlarında söz dönüp dolaşır hep erkeklere ya da çocuklara gelir. Serde eğitimcilik olunca, bu konuda yazacak çok şeyde bulunuyor söylenecek çok sözde.

Sahi kim kimden çeker. Kadınlara sorsan yük onlarda. Top sırası erkeklere gelince onlarda karşı taraftan yakınırlar.
Ben onu bunu bilmem: Kadınlar yalnızlıkla yaşam arasında daima gergef işler, ilmek ilmek örer, düğüm atar ya da ütü yapar çekmeceye kaldırırlar.

Yalnızlık kadınlar için vazgeçilmez bir sonuç.
Evli olsa : “Eşim beni anlamıyor” der yakınır. Dönüş bileti olmayan bir yolcunun gelmeme ihtimalini hesap edemez ve yıllarca anlamasını bekler.
Senelerce tatlı bir söz bekler… Yemek boyunca “Eline sağlık” denmesini bekler… Özel günlerin hatırlanılmasını bekler… Ansızın bir sürpriz… Stresli bir anda huzur.
Bekler … Bekler… Bekler
Orta yaşın üzerindeki bekarların çilesi daha fazla: Ya yeteri kadar güzel ol(a)madığını düşünür ya da yeteri kadar cilveli. Yıllarca evli ve çocuklu olan hemcinslerinin yanında bir miktar boyunları büküktür. Hep beyaz atlı prenslerini beklerler.
Peki ya eşlerinden ayrılanlar. Onlarda kendilerine ikinci baharı yaşatacak kurtarıcı bir eli beklerler.
Beklemek… Beklemek… Ya da beklemekle mücadele etmek!

Yalnızlık kadınlar için vazgeçilmez bir sonuç.
Öyleyse tadını çıkartın!
Biraz kendinize vakit ayırmanın zamanı gelmedi mi? “Keşke beni anlasa” diye beklemektense: Kendinizi siz anlayın ve keşfedin.
Mesela; Daha sağlıklı beslenin. Sabah erken kalkıp egzersiz yapın. Televizyon izleme saatinizi azaltıp, özel bir müzik arşivi geliştirin. Sürekli enerjinizi eşinize ve çocuklarınıza harcamayın. Hayat bu kadar cömert değil. Harcadıklarınız geri dönmezse hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Adını bilmediğiniz psikolojik rahatsızlıklar konusunda kitap yazabilecek hale gelebilirisiniz. Ve en önemlisi hala bir hobiniz yoksa: Üzgünüm. Çözümü hep karşı taraftan bekliyorsunuz. Fatura: Yalnızlık

Yalnızlık kadınlar için vazgeçilmez bir sonuç.
Öyleyse özgürlüğünüzün tadını çıkartın!
Sürekli evlen(e)meyişiniz başınıza kakıldı: “Muhasebeci iyi çocuktu. Nesini beğenmediysen…” “Ya öğretmeni niye reddettin. Evlenseydin şimdi boyunca çocukların olacaktı.” Bitmez tükenmez eleştiriler. Yorumlar. Çuvaldızlar.
Reçete belli: Orta yaşın üstündeki yalnız kadınlara “bir çift sağır kulak” ve tabii ki kimseye dayanmadan ayakta kalabilecekleri “alın teri” gerekli.
Zengin koca hayalinden ya da beklentisinden vazgeçilmeli. Hayatınızın dekoruna, badanasının rengine sadece siz karar vereceksiniz.
Modern-İslam kadınlarıyla sosyalleşmek. Dizi kolik olup dipsiz kuyularda hayaller kurmaktansa kitap kurdu olup: Özgüveninizi geliştirmeniz sizi daha verimli kılacaktır. Ya da sanal alemde http://www.’lar arasında Mecnunuzu aramakla vakit kaybedeceğinize sağlam insan ilişkileri kurabileceğiniz ortamları geliştirmeniz iradenizi ve ruhunuzu güçlü kılacaktır.

Yalnızlık kadınlar için vazgeçilmez bir sonuç.
Öyleyse bu faturayı yalnız ödemeyin!
Şiddetli geçimsizlik. Aldatan bir eş, ve çocuklarıyla beş parasız ortada kalan kadın. Elim netice: “Merhaba yalnızlık.”
İslam hukuku – Mecelle ya da Türk Medeni Kanunu: Kadın Yalnız Değildir. Korunur. Gözetilir. Emanettir…(!)
Eskiden kadı önünde şimdi hakim karşısında Kadınlar her zaman bir adım öndeyken. Ve Er kadının nafakasını karşılamak durumundayken (!) Kimi zaman gururu kimi zaman inadı. Kimi zamanda kanunlardan bihaber oluşu: Kadını sefil bir hayatı yaşamaya itmez mi?

Velhasıl-ı, kadın yalnızlık şiirinin kafiyesini, hece ölçüsünü iyi belirlemeli. Bağışıklık sistemini güçlendirmelidir. Yoksa gergefler işlenirken, keşkelerin denizinde ruhunun boğulduğunu fark ederde hiçbir can simidine tutunamadan öylece yaşamın kıyısına varamadan kaybolur gider.
Yalnızlık kadınlar için vazgeçilmez bir sonuçtur. Bu sonu bilenler için bir umuttur.

Gülten DEMİRCAN