”Öyle güzel bakmış ki gözlerime, kimseye öyle bakmamış ne geçmişte ne şimdi ne de gelecekte…!”

Parmak izlerim kimsenin parmak izine benzemiyor. Demek ki, benim parmak uçlarıma hiç kimsenin parmak ucuna dokunmadığı gibi dokunmuş. Sadece dokunmuş mu? Hâlâ dokunmakta. Her an yeni/den dokunmakta. Retinam kimsenin retinasına benzemiyor. Demek ki, benim gözümün içine kimsenin gözünün içine bakmadığı gibi bakmış. Sadece bakmış mı? Hâlâ bakmakta. Şimdi gözlerimin içine yeni/den bakmakta. Ben gözlerimi kapatsam da, O gözlerimden bakışını ayırmamakta.Yüzüm kimsenin yüzüne benzemiyor. Demek ki, benim yüzüme kimsenin yüzüne yönelmediği gibi yönelmiş. Sadece yönelmiş mi? Hâlâ yüzüme dönük ve yüzümün her noktasında çalışmakta. Ben O’ndan yüz çevirsem de, O benden yüz çevirmemekte…!”

Karşımdasın işte…
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
Tıkandığım o an,
Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
bitti artık hepsi…

Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
Bakış açım belli oldu yine.
Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
Dağlara çarptım her esişimde.
Yollara küfrettim her gidişinde.

Demiştim sana hatırlarsan:
“Önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil,
‘zamanla bırakmamak’tir..”
Şimdi bana, geçen o zamanın
Unutulmaz sancısı kalır

Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim…

**MEHMET EMİN DOĞRUER**